Modern Bağışıklık Sisteminin Borsa Ekonomisi

Günümüzün dijital ve ekonomik altyapılarında bağışıklık yalnızca biyolojik bir savunma mekanizması değil, aynı zamanda veriye dayalı bir finansal değişim sistemi hâline gelmiştir. Beden, algoritmik düzenin içinde kendi risk profilini üreten bir piyasa aktörüne dönüşür. Çalışma, “bağışıklık” kavramını biyolojik, ekonomik ve dijital semptomlar arasında bir metaforik borsa olarak ele alır; sağlık, güvenlik ve verimlilik ideallerinin sistemsel spekülasyonun nesneleri hâline gelişini inceler. Modern Bağışıklık Sisteminin Borsa Ekonomisi yeni “sentetik hakikatin” temsilcisidir.
Böylece yaşam artık yalnızca düzenlenmez, yatırıma dönüşür. Bağışıklık sistemi bu yeni biyopolitik ekonominin içsel borsasıdır. Byung-Chul Han’ın Immunität der Gesellschaft (2010) metninde belirttiği gibi, modern toplumlar artık dışsal düşmanlara karşı değil, aşırı uyaranlara ve içsel aşırılıklara karşı bağışıklık geliştirir. Bu durum, savunma reflekslerinin ekonomikleşmesine yol açar. Bağışıklık, artık biyolojik değil, verisel bir sermaye biçimidir.

Biyolojik Sistemden Ekonomik Modele:
İmmünitenin finansallaşmasında modern birey, kendi bağışıklığını yatırım portföyü gibi yönetir. Uyku saatleri, nabız, stres seviyesi, genetik risk oranı gibi biyometrik veriler, Zuboff’un tanımladığı “gözetim kapitalizmi”nin yeni ham maddesidir.
Bu bağlamda:
Risk = hastalık olasılığı,
Volatilite = duygusal dalgalanma,
Likidite = esneklik ve dayanıklılık,
Değerleme = sağlık algoritmaları tarafından yapılan veri tahminleri olarak yeniden anlam kazanır.
Bağışıklık sistemi, artık bir piyasa mekanizması gibi işler: tehdit sinyallerine göre değer değiştirir, duygusal ve kimyasal reaksiyonlar üzerinden arz-talep dengesi kurar.

21. yüzyılın dijital ekosistemi, “sürtünmesiz deneyim” ideali üzerine inşa edilmiştir. Tıklamadan düşünmeye, satın almadan duygulanmaya kadar her işlem, olabildiğince akıcı, hızlı ve kesintisiz hâle getirilmiştir. Ancak bu akışkanlık, insan eylemini belirleyen mikro dirençlerin –tereddüt, kararsızlık, yavaşlama, sorgulama– görünmez biçimde bastırılmasına yol açmıştır.
“Sürtünme Çağı” kavramı, bu bastırılmış mikro dirençlerin hem bireysel hem sistemsel düzeyde yeniden ortaya çıkışını tartışır. Modern algoritmalar, kullanıcıya sunduğu sürtünmesiz deneyimin ötesinde, bu direncin kendisinden sekonder kazançlar üretir. Her duraksama, her geri dönüş, her düşünsel sapma; veri madenciliği ve davranışsal tahminleme açısından birer altın madeni işlevi görür.

Böylece sürtünme, sistemin hatası olmaktan çıkar, onun enerji kaynağına dönüşür. algoritmik ekonominin temelinde yer alan bu paradoks incelenmektedir: İnsan davranışındaki sürtünmenin ortadan kaldırılmaya çalışılması, ancak tam da bu sürtünmenin sistemin en verimli bilgi girdisi hâline gelmesine neden olur. Sonuç olarak “Sürtünme Çağı”, insanın direncinin bile ölçülebilir, fiyatlandırılabilir ve optimize edilebilir bir veriye dönüştüğü dönemi yansıtır. Modern algoritma, yalnızca akışı değil; duraksamayı da yönetir. Bu, dijital çağın en görünmez ama en etkili sekonder kazancıdır.
İnsanoğlunun ilkel hatıraları ve beynin programlama dili onu bugüne kadar hayatta tutan ve hâlâ bunu sürdüren bir yazılımı barındırıyor. Sezgi, bedenin hafızası ve karar mekanizması tüm bu dijital ekonominin hatalı kodlarını görünmez ellerle ayıklamaya çalışıyor. Beden hayatta kalmaya direniyor, bir yandan da biyopolitika bu direnç potensiyellerini kendi tekeline alıp yönetmek ve zihni-bedeni kontrol altında tutmak istiyor.

Modern Bağışıklık Sisteminin Borsa Ekonomisi: Kentsel Beyin
Nikolas Rose ve Des Fitzgerald‘ın Kentsel Beyin kitabı nöroekososyal bir perspektiften spesifik megakentlere ve metropollleri inceleyerek kent hayatının akıl sağlığı üzerinde bıraktığı izleri anlatır. Özellikle kent hayatı ile zihinsel yaşamın nasıl iç içe geçtiğini, bir organizma olarak insanın içinde yaşadığı sosyal ve materyal çevre ile olan etkileşimine odaklanıyor.

Kentleri çeşitli bedenlerin, malzemelerin, sembollerin ve zekaların belirli hesaplama ve tahsis ağları olarak ilişki içinde tutulan, çeşitli rejimler, organizasyon ve operasyon ritüelleri tarafında desteklenen canlılığından gelen makineler olarak görürler.
Kitabın kapağındaki resimde şeritleri yollardan oluşmuş, düğünlenmis bir kablo gibi görünen beyin vardır. Bu resim modern dijital yaşamın yönetici aygıtını, yeni bir tür dijital bedenin donanımını (Hardwire) temsil etmektedir. Mekanın, mimarinin, binaların, yolların ve megayapıların yeni bir gerçeklik ekonomisinde kazandığı bir bedeni, somut bir zihnin haritalarını sergiler.