Neon Işıklarında Gece Yarasaları

”Bir şey reddedilir ama tam olarak değil, zira şifreli biçimde geri döner. Bireysel olarak kabul edilir ama simgesel ağırlığı yalıtılır, bertaraf edilir. ” Örtüşmeler, delikler ve yanal bağlarla dolup taşan tutarsız maddiliğiyle şekillenen bir dil bu. Neon Işıklarında Gece Yarasaları’nı yaratan bir sinema dilinden bahsediyorum…

Kaldı ki bu yarasalar, kaotik fazlalığı kenarından koparıp sürekli bir yankı peşinde koşarlar. Karanlık dünyalarında yön bulmaya takıntılı bir semboldür onların ki. Örneğin, Vampir yarasaların bazı özellikleri vardır.

Keskin dişlere sahip olan vampir yarasaların salgıladıkları tükürükte kanın pıhtılaşmasına engelleyen ”Draculin” adlı bir protein vardır. Ağaç kovuklarında ve mağaralarda yaşayan bu gece vampirleri aç kalan bir arkadaşını gördüklerinde kan kusarak ona yardım edebilir. Dracula efsanesinin bir proteinden gelmesi, maddenin ve formun sembolize olarak yaşatılmasının bir örneğidir.

Onlar, kanın sessizliğinde sıcak su müziği dinleyerek dans ederler. Ele avuca sığmaz bir dürtü mıknatısına sahiptirler. Zamanı kenarından tırtıklayarak yaşarlar.

Yarasalar… Mekansal hafızaları oldukça gelişmiş canlılardır. Gecenin avcıları. Eko-Lokasyon yeteneği onların ses dalgaları ile çevrelerini görmelerini sağlar. Ultrasonik sesleri algılayan gelişmiş canlılardır.

Gece yarasalarını Fallen Angels 1995, Enter The Void ve Taxi Driver filmlerinde görüyoruz. Ve onlar Neon Işıklarında Gece Yarasaları olarak şehrin nabzını tutuyorlar. Şehirdeki ara sokaklar, ucube mekanlar ve kaosun bir sokak sonrasında sizi bekleyen tortusu.

Neon Işıklarında Gece Yarasaları: Bitmeyen Yankı

Kapalı mekanlar, izole edilmiş karakterler ve sıkışmış kadrajlar. Neon Işıklarında Gece Yarasaları bizlere insan yaşamı ile ilişkileri konusunda bazı tüyolar veriyor her zaman. Bitmeyen arzu, doyumsuzluk, canilik, şiddet ve heyecan. Limbik heyula içerisinde sürekli devinen karakterler ve hikayeler.Kimi zaman acımasız, kimi zaman da dramatizmle el ele kol kola giden trajik olaylar…

Aslında sinemada Neon Işık kullanımı ve omuz kamerasından karakterin sahnede yakın çekimi beni hep büyüledi. Sert ve içten bir yumruk gibi midenin ortasına oturan çekimler, kadrajlar ve olay örgüsü. Gündüz vaktinin sakinliğini alaşağı eden ve sadece renkli görüntüsü ile sizi heyecanlandıran filmler. Biraz pis, biraz keşmekeşliği barındıran karakterler ve onların başina gelen sıradışı olaylar.

Cronenberg, David lynch, Gaspar Noe. Yaratıcı devinimlerin sinema perdesinde aktığı ve renkli şölenlerin sizi sarmaladığı bir esrime saati yartırlar hep. İnsan hayatındaki gerçekçi deformasyonların pespeşe sıralandığı görüntü akışlarında her daim sizi ürperten, dikkatinizi toplayan bir şey var. Onlar bunları yaparken, şebeke biçimli, ilişkisel ve çapraz bir düşünme süreci ile ilgili harita çıkarırlar. Her türlü bedenin üzerine havada asılı kalan( bilerek) fikirler giydirirler. Örneğin, David Cronenberg’in bedenin deformasyonuyla olan ilişkisi- takıntısı, David Lynch’in hayatı sembolik anlatımı ve kavranmasından ziyade hissedilmesine olan vurgusu. Ve yeni kuşak yönetmenlerden Gaspor Noe’un ise Fransız Undergound hayatını renklerle simüle ettiği, dehşeti kollarının arasına alarak kamera önünde ritim tutan, kaosla dans eden karakterleri…

Sinemadaki bu karakterler, hayatta kalmanın estetik formlarıdır. Karanlığın Yüreği’nde yaşarlar bir Conrad hikayesi gibi. Kana susamış anlatılar ve doyumsuzlukları insanlığın sembolik anlatımlarına kucak açmıştır. Distopik ve grotesk havalarda en çok onlar akla gelir.

Neon Işıklarının büyüleyici olması, renk paletlerinin karanlığa hükmetmesinden ileri geliyor. Karakterler ve hikayeler yarasa gibi süzülüyor gecenin dinamosunda. Mekanlar, ara sokaklar, o ara sokaklarda yaşanan sıradışılık. İtilmişlerin kaosu, yalıtılmışların çığlıkları ve çaresizliklerin buhranı. Standart sapmayı sürekli kendi koynunda besleyen bir atmosfer !

Bazı bitmeyen yankılar vardır. Bazı görseller ve betimlemeler. Sıcak Su Müziği, Uçak Kanadında Kahve Lekesi, İnsan Postuna Bürünmüş Köpek, Tavandaki Kukla vs. Bu kelimeler yüksek pigmentli, yüksek frekanslı uyarıcılar gibidirler. Hemen gözünüzüm önüne düşer. Bitmeyen Yankı olarak hem sinemada hem edebiyatta oldukça egzotik anlatılar oluşturur. İnsanın anlam kargaşası, yön bulma telaşası, entelektüel ızdırabı ve hayatın kaotik akışı içerisinde sahnenin önünde beliren bazı şeyler.

Hi, I’m okanhoruz

I'm advocator of the Transhumanism . Transhumanism envison a future where humans can transcend biological / cultural / environmental limitations- barriers through advancement like genetic engineering , artificial intelligence and cyborg technologies. In this sense ,my motivations : * I'm trying to be constant learner and improver in my personal and business life . I would like to combine and transform any piece of knowledge- experience into new things as a synthesizers. * Push the boundaries of the unknown * Learn and discover new potentials along the way * Acquire the skills necessary to build a purposeful product and connections * Gaining knowledge, perspectives and mastering human relations in proactive cycles is one of the my greatest inner motivation. * Throughout my career and academical life, I have contributed to impacting business outcomes through effective organization, prioritization and execution of key projects. I'm interested in cognitive - behavioral science (Neuro-Technology) .These observations and researches enriched my standpoints in accordan with social science and daily life.

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *