Açıklayıcı Gedik
Sürekli oluş halinde olan bir zihinde şeyleri dile dökmenin matematiksel ve hiç kapanmayan bir farkı var. Bu sanırım kozmik bir basiret. İnsanın asla kaçamayağı bir Açıklayıcı Gedik. Bütün kozmik kader bununla örülü.
Sürekli akan ve çalışan bir buharlı motor gibi zihnimiz. Bu sabit olmayan hâl ve duruma dair hangi seçeneklerimiz var?
Tersine bir hareket tarzını yapılandırmanın ,zihni varolan bu sarsıcı şebekeden kurtarmanın yolu var mı ?
Açıklayıcı Gedik: Atomize Özne
Mekanik ve endüstriyel yeniliğin kurduğu modernist ve brütal dünyada insanın damarlarına kadar enjekte edilen parçalar, hareketler, devinim ve her şeyin ilintili ve ilişkisel yapısı, nesnelerin birbiriyle kaynaştığı, iç içe girmiş biçimsel sonsuzluğun yarattığı apokaliptik bir dünyada yaşıyoruz. İşte bu dünyada karmaşık olan zihne, ipe dolanmış ve düğüm olmuş algoritmalarla beslenen insan zihninde özne ve birey yeterince atomize oldu.
Atomize Özne mekanik dünyada hareket eder ve orada vücut bulur. Metale tapınır, mekanik standartların kollarında kendi kimliğini performansa dayalı bir süreçte olgunlaştırmaya çalışır. Katı algoritmalarla şekillenen bu yeni dünyada yapışkan bir parazit gibi tüm olasılıklara tutunmak zorundadır. En büyük düsturu bu olmalıdır atomize öznenin.
Açıklayıcı Gedik, bu dünyanın açıklanmasından ve her bireye has, sonsuz tanımların olduğu zihinde asla kapanmayacak bir gediği temsil ediyor.
Gedik ve çatlak, atomize özne tarafından açıklanıyor gibi görünüyor fakat bir makinenin saatlerce çalışması gibi sonsuz bir ritimde ve hızda, sürekli akan açıklamalara tutunamıyor.
Bilginin tekrarlanamaz ve aşırı parçalı yapısı ile oluşan, dijital kalitenin vurgulandığı bu çağda, birey sürekli açıklar, sürekli bilgiyi kullanır ve onun tarafından hapsedilir. Fakat sürekli zihinden kaçan bu bilgiler bir gedik yaratır her defasında. Örneğin ”information is not duplicated ” şeklinde akışkan bir paradigma kaymasını yaşar.
Açıklayıcı Gedik Yaratan Aralıklar, Süreklilik, Kenarlar, Biçimsel detaylar
Bilginin artık somut geometrik bir düzeni var. Geometrik şekillerdeki her detay, kenar, kıvrım, açı ve uzamsal bakış bu geometrik yapıyı oluşturuyor. Soyut ve somutun birlikteliğini kuşanmış, atomize öznenin elini çaresiz bırakan bir yer kayması dönemi.
Soyut ve somut olanın iç içeliği ve yeni zihinsel geometrik düzen, sürekli yanyana gelmiş açıklayıcı gediklerden oluşuyor. Kaçınılmaz olarak bu meşhur Zenon Paradoksunu yaratıyor. 2+2 asla 4 etmez. Hedef noktası diye bir şey asla yok. Bu fikir artık geride kaldı. Ulaşmak, varmak gibi tanımlardan ziyade geçmek, dokunmak, aralıklar ve temas gibi açıklayıcı gedikler var.
Açıklayıcı Gedik: Süreksiz olanda süreklilik yarışı
Aşırı bir öz-bilinç durumunda olan bireyleri görüyoruz. Bu modernist konseptte, moleküllerine kadar ayrılmış özneler var. Gerçek dediğimiz şey, küçük ve hareketsiz parçalardan biraraya getirilmiş bir ağ gibi sunulmakta.
Evrimsel süreçte insan beyninin gelişimine baktığımızda, ön beynin en son gelişen alan olduğunu ve dil denilen yapılanmanın sonradan ortaya çıktığını biliyoruz. Özellikle beynin ilkel yapılarının zaman içerisinde yavaş gelişirken, bugün insanın dil ile her şeyi borçlu olduğu ön beyin bölgesinin bir anda diğer alanlara göre iki kat birden büyüyor ve gelişiyor olması kayda değer bir araştırma konusu.
Bu ani sıçrama ve gelişimin sebepleri arasında bir kaç teori var. Fakat en nihayetinde insan zihni ve dilin evrimsel süreci doğada en yeni olan türün yani bizlerin en ayırt edici noktası.
Ön beynin çok yeni bir süreç olması, evrilmiş ve ilkel ayarlara göre yapılanmış insan bünyesinde kimi zaman bir çatışma yaratıyor.
Sürüngen beynin ilkel hatıraları ile ön beynin yeni tasarımı arasında ortaya çıkan örtülü çatışmalar bugün atomize olmuş modern bireyin kimliğinde açıklayıcı gediklerin neden var olduğunu da bilimsel olarak ortaya koyuyor.