Diyonizyak Esrime kendini unutmak isteyen zihnin karmaşası ve bundan doğan yaratıcı aydınlanmadır !

Zihnin entropisine maruz kalan sadece 21. yüzyılın bireyleri değildi. Bundan yüzyıllar öncesinde de bu zihinsel keşmekeşe çözüm arayan, alternatif zihinsel patikaların peşinden koşan bir sürü insan vardı. Kollektif Esrime için kendisinden geçenler, bunu sanata ve doğaya yedirenler, bu yolda ürettikleri ile dikkat çekip farklı deneyimlerin tarihini yazanların patikası.

Özellikle düşüncede radikal sapma yaratan Nietzsche ve ondan etkilenen bir çok insan, modern sanatın doğuşuna eşlik edecekti. Nietzsche düşüncelerinden ve radikal bakış açılarından yola çıkan Otonom Gerçekleşme Programı‘nın tezahürü Avrupa’da da oldukça etkili oldu. Ayrıca 2. Dünya savaşı sonrasında Amerika kıtasında bunun yansımalarını görmekteyiz. Bilinç-akışı ve bunun bedensel-zihinsel tezahürü kültürel devrimleri ve hareketleri yarattı.

Diyonizyak Esrime : Ritmik Dans & Bilinç Akışı

“En derinlerde ağırlık merkezi yaşar. Bunun etrafında , kaslar tarafından birbirine bağlanan ve yönlendirilen iskeletin kristali birikir.” Dans sadece fiziksel değil, yaratıcı ve organikti dışavurumcu dansın babası Rudolf Von Laban ‘a göre. Laban için ritmik dans, bedensel bilinci yoğunlaştırıyordu. İnsan hareketinin anlaşılması ve duyguların fiziksel dışavurumuna dair taksonomi de yaratan bu fikirler Laban Hareket Analizi‘nin literatüre girmesine vesile oldu. https://www.backstage.com/magazine/article/laban-movement-analysis-guide-50428/

Bedensel ifade ve ritim bir çok göstergeyi daha da anlamlı kılmakta ve zihinsel keşmekeşe karşı bireyin elini de rahatlatmaktadır. Doğanın bir ürünü olan birey ve onun doğa ile olan ilişkisindeki en büyük çatlağı yaratan dil ise bu ifadede biçim ve boyut değiştirerek daha farklı anlam kazanıyordu.

Modern dansın kraliçesi Isadora Duncan’ın Freud ve Nietzsche gibi entelektüellerden etkilenerek, kendi zihinsel dehasını bedensel bir dışavurumla yaratması, özellikle 1900’lerden itibaren 10 yıllık süreçlerle dans, edebiyat ve fikir dünyasındaki radikal ve yenilikçi tohumların birbirlerini diyonizyak bağlantılarla beslemesini sağladı. Kültür tarihçileri, sosyologlar ve sanat kuramcılarının bu verimli araziyi okumalarından anlıyoruz tüm bunları.

Marcel Proust‘tan etkilenen Beat Kuşağı yazarlarının öncülerinden Jack Keoruac‘ın bilinç-akışı tekniğini kullanarak zihnin akan tezahürünü bir hareket tarzında sayfalara dökmesi ve tüm kalıpları yıkarak dil üzerindeki bariyerleri altüst eden yaklaşımı Amerikan kültürel tarihinde oldukça etkili olmuştur. 36 metrelik rulo kağıda hiç duraksamadan yazan, zihnini bir hareket noktası olarak kullanan Jack Kerouac’da sanırım bazı şeylerin farkındaydı.

Diğer yandan Wilhelm Reich‘tan esinlenen William Seward Burroughs ise kişisel yaşamında ve üretimlerinde farklı bir method kullanmıştı. Bilincin bir nehir gibi, müdahalesiz ve ritmik akışını ( Tüm içinde barındırdıkları ile, uyumlu ya da uyumsuz ) Cut-Up Tekniği ile farklı detayları birleştirmesi, beden ve zihnin tek bir parça halinde eriyerek huşu içinde yaratıcı esrimeye dalışını gösteriyordu bizlere.

Diyonizyak Evren : Rizomatik Düşünce Ağı

Diyonizyak Esrime, Deleuze felsefesinde Köksap denilen, rhizomla bağlantılı bir şekilde en farklı ve en özdeş olanın birarada bulunduğu şebeke biçimli, ilişkisel ve çapraz bir düşünme biçimini ortaya koyan varlık durumu. Ağaçbiçimli, sabit bir noktası olmayan bir düşünce şebekesinde bedenlerin ve fikirlerin dolaştığı bir yapıyı temsil ediyor. Fikirlerin ve düşüncelerin diyonizyak varlığı her ne kadar güçlü olsa da, dilin yapılandırılmasında ve aktarımında bazı parçaların editlenmesi, filtrelenmesi ve düzene sokulması gerekiyordu.

Zihnin toplumsal şablon ve kurallar tarafından mekanik komutlar ile şartlandırılmasının dile de yansıdığını görüyoruz. İletişimi şekillendiren dilin dizgiler halinde, seri üretim bandındakine benzer bir şekilde hizaya sokulması akışkan ve kompleks zihnin doğasını hafifletiyordu. Diğer yandan bireyin dili ifade edişindeki uyumluluk ve düzenlilik vurgusu, toplumsal iletişim sırasında dilin temsili ve dil bilgisi açısından da önemliydi. İşte bu noktada bir çatlak ortaya çıkıyordu.

Öteki sayesinde var olan insan, anlamın ötekine çarpıp geri dönmemesi adına dili kullanış tarzına sıkı bir önem vermeliydi. Bugün biliyoruz ki zihnimiz kategoriler halinde düşünüyor, nesne ve kavramlara dair temsillere ve referanslara göndermeler yaparak bir bütünlük kuruyor. Bu referanslar ve zihinsel temsiller sayesinde örtülü tahminlerden yola çıkarak evrimleşen bir dilimiz var.

Zihnin düzenliliği (Hemisferik Tutarlılık) ve bilişsel uyumun dilde ve hareketlerdeki senkronizasyonu toplumsal yaşamda oldukça önemli bir noktada yer alıyor. Özellikle bazı kopmalar, anlam kaymaları ve zihin-beden etkileşimindeki düzensizlikleri önlemek adına sıkı talimatlarımız var.

Fakat bir noktada kabul etmeliyiz ki, zihnimiz dışardaki dünyanın bir temsili. Bu koşullanma zihnin en iyi versiyonunu ve aktarımını hayatta kalmaya ve esnemeye itiyor. Ancak bu durum dildeki tezahürlerin ve zihindeki yaratıcı akışın süzgeçten geçirilmesine de neden oluyor. Dış dünyanın zihindeki katı temsilleri ile diyonizyak evrenin arayüzünde sıkışmış olan bireyin yaratıcılığı da ketlenmiş oluyor böylece.

Doğa ve Zihin arasındaki Çatlak: Dil

Kişisel çözünme ve karakter aşınması ise bu bağlantıların görünmez bir şekilde kopması ve birbiriyle olan sessiz iletişimine karşı sert bir duvar örülmesinden kaynaklanıyordu. Modern bireyin düzenli, sabit ve lineer düşünme sistemi diyonizyak , besleyici ve bağlantılı esrimeyi zorlaştırıyordu.

Radikal Kurban , Aşınmış Karakter ve Modern – Akışkan Palyatif Özne gibi bireye ait post modern atıflar var günümüzde. İmgesel zenginliği ortaya koyan bu atıflar, zihin ve doğa arasındaki derin çatlağa neden olan dilin göstergesini yansıtıyor.

Diyonizyak Esrimenin karşısına çıkan dilin bu katı hali, bedenin zihinle birlikte erimesini ve bütünleşmesini zor hale getiriyor. Doğadan kopuk, kendi bedenine yabancılaşmış modern bireyin bütüncül hissetmesinin önündeki engellerden biri bu mekanik dil tasarımı ve onun zihinsel dayatmaları. Halbuki beden tarihsel süreç içerisinde her türlü kaydı tutuyor ve zihnin arayüzlerinde, bilinçaltının arka sekmelerinde var olmaya, gezinmeye devam ediyordu. Sembolizm bunun en güzel örneklerinden biridir.

Hollanda’da bir oturumda geçen Fransız yazar Michel Foucault ve Amerikalı dil bilimci Noam Chomsky arasındaki dil ve insana dair muazzam tartışmayı hatırlıyorum. Bilincin ritmi, bedenin hareketi ve dilin tahakkümleri konusunda yukarıda bahsettiğim açıklamalara dair güzel bir tartışma idi.

Yaratıcı esrime halinin doğadaki ecotone bölgelerde pişerek olgunlaşması örtülü bir hakikat. Dilin, düşüncenin ve bedenin hareketlerinin bu diyonizyak evrende bir rizom gibi şebekelerden ortaya çıktığına inanıyorum. Dışavurumcu dansın, bilinç-akışının ve bir çatlak yaratan dildeki tezahürlerin bağlantısal, süreçsel ve ilişkili doğasına dair vurguyu bugün artık literatürde daha fazla görmekteyiz.

İnsanın bugüne dair her türlü kültürel birikimi zihin-beden bütünleşmesinden ve diyonizyak esrime anlarından doğdu. Bu sembolik dışavurumlar edebiyattan sanata, danstan müziğe kadar her alana sirayet etmiştir.

Hi, I’m okanhoruz

I'm advocator of the Transhumanism . Transhumanism envison a future where humans can transcend biological / cultural / environmental limitations- barriers through advancement like genetic engineering , artificial intelligence and cyborg technologies. In this sense ,my motivations : * I'm trying to be constant learner and improver in my personal and business life . I would like to combine and transform any piece of knowledge- experience into new things as a synthesizers. * Push the boundaries of the unknown * Learn and discover new potentials along the way * Acquire the skills necessary to build a purposeful product and connections * Gaining knowledge, perspectives and mastering human relations in proactive cycles is one of the my greatest inner motivation. * Throughout my career and academical life, I have contributed to impacting business outcomes through effective organization, prioritization and execution of key projects. I'm interested in cognitive - behavioral science (Neuro-Technology) .These observations and researches enriched my standpoints in accordan with social science and daily life.

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *