Nedir peki bu Amerika düşmanlığı ? Mevzu sadece politik mi ?
Amerikan toplumunun ve yapısının çok katmanlı doğası, aşırı değişken tarihsel serüveni ve tüm dünyayla olan etkileşimine bakmamız lazım.
Protestan Ahlakı’nın bir yansıması olan bu ülke çalışma ahlakının kutsal olduğu tarihteki en yeni ülkelerden biri. Bunu hepimiz biliyoruz. Peki Amerika’nın zenginliği sadece askeri gücü ve bunu kullanarak yarattığı sömürü yapısından mı geliyor ? Toplumun ve tarihin kırılma noktalarında Amerika nerede yer aldı ?
Rags to Reach yani paçavradan zenginliğe kavramı protestan ahlakının, çalışmanın ve para kazanmanın kutsal olduğu kültürel disiplinin Amerika’da tezahür etmiş sloganlarından biridir. Horatia Alger isimli bir papazın bundan yüzyıl önce ortaya attığı bu kavram o dönemin koşullarında toplumdaki bireyler ve onların bakış açılarını oldukça etkilemiştir. Amerikalılar buna Alger Miti derler.
Amerika Düşmanlığı: Zenginlik Noksanlığı
Tarihsel düzlemde çok kısa zamanda zenginleşen ve bu zenginliğinin tarihin her döneminde dünyadaki tüm toplumlar tarafında bilinçaltında kıskanıldığı ya da arzulandığı bu toplumun tarihsel kaderinin çok şanslı olduğunu söylemek ve fırsatları iyi değerlendirdiğini hatırlatmak biraz klişe olsa da çok doğru bir söylem olacaktır. Hani doğru zaman da doğru yerde olmanın ülke olarak tezahürü kesinlikle Birleşik Devletler’dir.
Kendi iç savaş tarihinde diğer ülkelerden daha fazla can kaybı vermiş , kaosu olabildiğince çok kısa zamanda yaşamış bu ülkenin tarihsel zamanı büktüğünü, ondan daha yaşlı olan bazı büyük ülkelerin 50 senede yaptığı atılımları çok daha kısa sürede yapan bu ülkeye odaklanmakta fayda var.
Bireycilik skorunun kültürel olarak yüksek olduğu, fırsatçılığın içi boşaltılmış bir kavramdan ziyade hayatta kalma mekanizması olarak genetik kodlara işlediği bu toplumun en büyük avantajı elbette kendi atalarından gelen mirası bugün hala karşılaştırmalı olarak sürdürebiliyor olmasıdır. Eğer Amerika’ya dışardan bakarak bunu söylerseniz bu doğrudur. Ama o topraklarda yaşayan bir ABD vatandaşı olarak söylerseniz bunu hemen kabul etmek doğru olmayabilir. Çünkü ünlü bir sözde de söylendiği gibi ”Paris’te olupta Eyfel Kulesi’ni göremediğin tek yer kulenin içidir” . Eğer içindeyseniz zamanın ve bakışın , onu tam göremezsiniz.
Kavramların ve ona dair anlam atamalarının tarihi yapanlar tarafından eğilip büküldüğünü , kimi zaman içinin boşaltılıp kimi zamanda öylesine doldurulduğunu bilmekte fayda var. Politik kavramların her zaman kültürel ve sosyolojik arka planı örselediğine inanmışımdır . Bu yüzden konuya kültür ve biraz da insan doğasından bakmakta fayda olacağına inanıyorum .
Kültür her zaman kopyalanmıştır. Toplumların refahı uğruna ya da bireylerin toplumun içine sızarak dinamikleri değiştirmesi pahasına. Kültürün sızan yapısı onun bireyler tarafından zamanla benimsenmesine neden olur. Sanırım bundan doğal olan başka herhangi bir şey de yoktur.
Amerika Düşmanlığı: Kültürel Kıskanç
Amerikan kültürünün, içerisinde yaşayan toplumlara ya da dönemle sorunu olan bireylere bir virüs gibi iliklerine kadar sızdığını ve bunun kimi zaman kurtarıcı ve kimi zaman da dehşet verici bir yapısı vardır . Bu Amerikan toplumunun ya da Amerikalıların kendisi içinde böyledir. Örneğin , Baby Boomer kuşağının en büyük baş belasının X kuşağı olması buna bir örnektir. 2. Dünya Savaşı sonrası ortayan çıkan yıkımdan ve yoksulluktan nasibini almış gençlerin kendi atalarının muhafazakar yapısı ile olan radikal kavgaları buna eşsiz örnektir. Eğer bir toplum bir çok dinamik ve değişkenlere sahip ise, oradaki değişim ve kırılmalar tarihsel düzlemde daha görünür ve daha yayılımcı olur . Kültürün hareket ve yayılma tarzı bireylerin hayatı nasıl yaşadığı ve ona dair nasıl tepki koyduğu ile yakından ilintilidir.
Amerikan kültürünün en besleyici tarafı ise sanırım bireyin algısında fırsat potensiyellerine dair ışıkları yakması olmuştur. Kıtaya göç eden mühendis , mimar ya da sanatçılar bunun en büyük yansımasını gösterir. Hitler zulmünden kaçan bilimadamlarının Amerikan toplumunun teknolojik ilerlemesine tarihsel kırılma noktalarında inanılmaz katkı verdiğini kim inkar edebilir. https://riponsociety.org/article/in-pursuit-of-the-american-dream/
Amerika Düşmanlığı : En Büyük Bilinçdışı Yalan
Bireyin doğası toplumların doğasının yansımasıdır. Kültür buna biçim verir . Ülkelerin karakterleri de bireylerin toplam karakterlerinin ve genetik kodlarının yansımasıdır. Bilginin süratle ilerlediği ve sürekli evrilerek biçim değiştirdiği bir toplumsal yapının dünyaya şekil vermesi ise oldukça kaçınılmazdır.American Exceptionalism dediğimiz , Amerikaya özgü ve her daim onu paranteze alıp harici tutan şablon ise tüm bunların sebebi olmaktadır. Küresel empati yapıp kavramlara gerektiğinden fazla duygusal atamalar yapan modern bireyin kaçınılmaz sonu ise , yine günün sonunda o harici bilinçdışı şablona yapışmış olmasıdır. Bunu eğitimde, bilim ve teknolojiden finansa kadar toplumların tüm kılcal damarlarında görebiliriz.